Bir süredir gündelik siyasette, sanat camiasında ve hatta toplumsal ilişkilerde sıkça duyduğumuz bir kavram var: halka inmek. Politikacısından sanatçısına, yazarından genel başkanına kadar herkesin dilinde bu söylem dolaşıyor. Ama durup bir düşünelim; halk nedir ve neden bir yerlere "inmek" gereksinimi duyuyoruz? Halka inmek ne anlama geliyor?
Bu ifade, bilerek ya da bilmeyerek halkı “aşağıda” bir yerde konumlandırıyor. Bu yanlış anlamanın ardında, belki de halktan uzaklaşıp onu sadece seçim dönemlerinde hatırlama alışkanlığı yatıyor. Halbuki halk aşağıda değil; halk, yaşamın tam ortasında, ülkenin gerçek yükünü sırtlayan, varlığıyla o sözde yukarıda olanların ayakta kalmasını sağlayan temel direk. O yüzden halkın değerini anlamak için önce bu yanlış dil ve algıdan vazgeçmek gerek. Halka inilmez; halka çıkılır.
Halkın Gerçek Sorunları
Biraz gerçeklere dönelim. Halkın gündemi, süslü salonlarda düzenlenen programlardan, gösterişli nutuklardan çok uzak. Sokakta, evde, mutfakta halkın gündemi tencerede kaynamayan yemek, çocukların okul masrafı, artan kira bedelleri, cüzdanda eksilen para. Ama bu gerçekler, halka “inme” niyetiyle yola çıkanların pek uğrak yeri değil.
Bir düşünün, ne kadar süredir mahallede bir genel başkanı, bir sanatçıyı, bir yazarı derdi dinlerken gördünüz? Halka çıkıp bir kahvehanede oturan, bir esnafla sohbet eden, markette kuyruktaki vatandaşla dertleşen kaç kişi hatırlıyorsunuz? Halkla buluşmanın yolu, yukarıdan aşağı bir bakış açısıyla inmek değil, yan yana yürüyerek dinlemek ve anlamaktır.
Halka Çıkmanın Vakti
Şimdi tam zamanı. Halka inmek değil, halka çıkmak gerekiyor. Halkın hatırını soran, derdini dinleyen bir tavırla yaklaşmanın tam sırası. İşsizliği, geçim sıkıntısını, evin mutfağındaki yangını anlamak için seçim dönemlerini beklemek mi gerekiyor? Sandık gelmeden, alkış beklemeden, kameralar karşısında olmadan halkın derdiyle hemhal olmak bu kadar mı zor?
Halka çıkmak; bir mahallede kapıyı çalıp hal hatır sormak demek. Halka çıkmak; işçinin sofrasına oturmak, gençlerin kaygısını dinlemek demek. Halka çıkmak, sadece halkın değil, bu ülkenin gerçeklerini görebilmek demek. Ve bunu yapmak için büyük bütçelere, lüks organizasyonlara gerek yok. Tek gereken bir “hal hatır sormak.”
Seçim Değil, Geçim Meselesi
Unutulmamalıdır ki halkın gündemi seçim değil, geçimdir. Halkın of çektiği noktalara kulak vermek, politikaların temeline geçim sorununu yerleştirmek, boş vaatlerden önce halkın cebindeki boşluğu görmek gerekiyor. Bunu başaramayan her anlayış, halktan kopmaya, onu yalnız bırakmaya mahkûmdur.
Sonuç olarak, bu halka inilmez. Halkın seviyesine ulaşmak için çaba gerekir. Halka çıkılır, yanına varılır, derdi dinlenir. Halka inme edebiyatını bir kenara bırakıp halkın kapısını çalmayı başarabilirsek, belki de bu ülkenin en temel meselelerinin çözüm yoluna ulaşabiliriz. Çünkü halk, sesi duyulmayı, derdi paylaşılmayı bekliyor. Halka çıkmak, insan olmanın, halk için çalışmanın bir gereğidir.
Sokakta halkın sesine kulak verin. Seçim beklemeden bir kere de geçim için çıkın. Halkın of'unu duyun ki kendi derdinizin dermanını da bulabilesiniz. Unutmayın, halk hiçbir zaman aşağıda olmadı; halk hep yüksekteydi, sadece oraya bakmayı unutmuş olanlar vardı.