Hipokrat yeminini eden bir doktorun en temel sorumluluğu "önce zarar verme" ilkesidir. Bu ilke, insan hayatını koruma, yaşatma ve her koşulda hastasının sağlığını en ön planda tutma yükümlülüğünü taşır. Ancak son günlerde ülkemizde yaşanan trajik olaylar, sağlık sistemine, doktorluk mesleğine ve insana dair etik değerlere olan güveni derinden sarsmıştır. Yenidoğan bebeklerin ölümüne sebep olan şebekenin ortaya çıkması, bu mesleğe leke sürmekle kalmamış, toplum vicdanında da derin bir yara açmıştır. Bebeklerin ölüm emrini verenlerin doktor olarak adlandırılması bile zihinlerde büyük bir soru işareti yaratıyor.
Bebeklere Karşı İşlenen İnsanlık Suçu
İnsan yaşamı, özellikle de masum bir bebeğin hayatı, herkesin korunması için mücadele etmesi gereken en değerli varlıktır. Ancak, bu değerleri göz ardı eden ve doğrudan bebeklerin ölümüne sebep olan bir grubun varlığı, toplumun yüreğini acıtıyor. Özellikle sağlık mesleğinde bulunan kişilerin bu işin içinde olması, mesleğin kutsallığını tartışılır hale getiriyor. Sağlık sektörünün, insanları iyileştirmesi ve yaşatması gerekirken, ölüm planlarının içinde yer aldığı iddiaları, yalnızca yasal değil, ahlaki bir çöküşün de işareti olarak karşımıza çıkıyor.
Son yıllarda sağlık sektöründe etik dışı uygulamalar, ticari kaygıların ön plana çıkması ve insan hayatının göz ardı edilmesi gibi konular giderek daha sık gündeme gelmeye başladı. Ancak, bir bebeğin hayatına kasten son verme noktasına gelmiş olmak, bu durumun vahametini daha da artırıyor. Yenidoğanların ölümüne sebep olan kişiler, insanlık suçunun en acımasız örneklerinden birini sergiliyorlar.
Hipokrat Yemini ve Mesleki Onur
Bir doktor, Hipokrat yemini ederek mesleğine başlar. Bu yemin, tıbbi bilgiyi kötüye kullanmama, hastanın sağlığını koruma ve en zor koşullarda bile yaşamı savunma üzerine kuruludur. Peki, yeminlerine sadık kalmayan, mesleğini insanlık dışı işlere alet edenlere doktor denilebilir mi? Bir insanın doktor olabilmesi için sadece tıbbi bilgiye sahip olması yetmez; vicdan, merhamet ve etik değerler de bu mesleğin vazgeçilmez unsurlarıdır.
Yenidoğan bebeklerin ölümüyle sonuçlanan bu olay, mesleğin kutsallığını ve toplumda doktorlara olan güveni ciddi anlamda zedeler. Doktorlar, toplumda güven duyulan, insanlara sağlık dağıtan bireylerdir. Ancak bir şebeke tarafından organize edilen bu tür insanlık dışı eylemler, bu güveni yıkar ve toplumda büyük bir infial yaratır. Bebeklerin ölümüne sebep olan bu kişiler, doktor sıfatını asla taşıyamazlar. Onlar, insanlık suçlularıdır.
Adaletin Sağlanması ve Vicdanların Rahatlatılması
Bu trajik olay karşısında adaletin bir an önce sağlanması ve suçluların en ağır şekilde cezalandırılması, toplumun vicdanını bir nebze olsun rahatlatabilir. Ancak, bu tür olayların tekrar yaşanmaması için sağlık sisteminde ve mesleki etik kurallarında ciddi reformların yapılması şarttır. İnsan hayatına değer vermeyen, para veya başka çıkarlar uğruna masum bebeklerin hayatına kast eden kişilerin bu meslekten tamamen uzaklaştırılması gerekmektedir.
Aynı zamanda, sağlık mesleğine aday olanların yalnızca akademik başarılarına değil, etik ve vicdani değerlere sahip olmalarına da dikkat edilmelidir. Zira, sağlık sektörü yalnızca bilgi ve deneyimle değil, güçlü bir vicdan ve insana duyulan saygıyla ayakta durur.
NETİCEDE GELİNEN SON NOKTA
Yenidoğan bebeklerin ölümüne sebep olan bu şebeke, yalnızca sağlık sektörüne değil, tüm topluma karşı işlenmiş bir suçtur. Bu insanlık dışı eylemin sorumluları, hak ettikleri cezayı alana kadar toplumda derin bir yaraya sebep olmaya devam edeceklerdir. Sağlık mesleğinin bu tür karanlık olaylarla anılmaması için hem hukuki hem de etik önlemlerin bir an önce alınması gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, bir doktorun en büyük sorumluluğu yaşamı savunmaktır. Eğer bu sorumluluk terk edildiyse, ortada doktor sıfatı taşıyan birinin olduğundan bahsedilemez.