23 yıl önce Adana’ya geldiğimde sokakları turunç kokan bir Adana vardı. Seyhan Baraj gölünü gördüğümde Venedik’teki gondollar gözümün önüne gelmişti, burada neden olmasındı diye düşünmüştüm. Adana’daki ilk zamanlarımda, doğal engellerle dolu bir arazide herhangi bir ulaşım aracı kullanmaksızın yürümek olarak tanımlanan trekking yürüyüşlerimiz ise hafta sonlarımızı iple çekmemizin nedeniydi. Çukurova’nın bereketli topraklarından Toros dağlarına bakarak yürümek ya da zaman zaman tırmanmak muhteşemdi. Sonraki yıllarımda ise tenis sporuna gönül vermem, akademik yaşantımın içinde bir renk olarak beni oldukça mutlu etmişti. Yaz, kış demeden tenise gönül veren arkadaşlarım ile tüm veteran turnuvalarının başrol oyuncuları olmuştuk.
Adana’da birçok spor dalının yapılması için olanaklar olmasına rağmen Adana için artık stratejik kararlar verilerek bazı spor dallarının öne çıkarılmasının kente bir marka değeri katacağı görüşündeyim. Kış aylarının ılık geçmesi nedeniyle doğa ve su sporları ile tenis sporunun yapılması için çok uygun bir kent olduğunu düşünüyorum Adana’nın. Bu sporlar için alt yapısı da bulunmaktadır. Ancak kentin marka değerine sahip olması için tüm kent yöneticilerinin bu görüşe sahip çıkması ve bu doğrultuda kararlar alması gereklidir.
Evet hayal ediyorum Adana doğa, su sporları ve tenis kenti olmalıdır. Aslında bu yolda başarılı olmanın bir yolunun, tüm kentlilerin yürüyüş alışkanlığı ile başlayıp spor kültürlenmelerinin sağlanmasından geçtiğine inanıyorum. Spor kültürüne sahip kentli spor markalarını fark edecek bilince sahip olacaktır. Bu amaçla öncelikle belediyelerimiz kentimize büyük yeşil alanlar tasarlamalı ve yapmalıdır. Küçücük alanlara park demek çok komik geliyor bana. Tasarlanan parkların içinde yürüyüş, koşu ve bisiklet parkurları olmalı. Doğal ormanlara benzer alanlar ve yapay göletler olacak şekilde tasarlanmalıdır bu parklar. Bu parkların başrol ağaçları ise turunç ağaçları olmalıdır. Bu alanlara erişilebilirlik ve kullanılabilirlik gündelik yaşamda spora katılımın ön koşulu olduğunu da bilmemiz gerekiyor.
Pandemi sürecinin bize dayattığı “evde yaşa ve kimseyi kabul etme” durumunun bir çıkar yolu da doğal alanlarda nefes almamız, hijyen ve mesafe koşulları ile bu açık alan mekanlarında sosyalleşmemizdir. Öyle ise her zamankinden çok daha önem taşıyor yaşanabilir, spor yapılabilir parkların varlığı.
Tüm güzel şeylerin hayalle başladığına inandığım için yazımın başlığına Adana hayalim dedim. 2021 yılının başında her ne kadar olağanüstü pandemi süreci devam etse de biz hayallerimizi kuralım, inanalım ve bu doğrultuda çaba gösterelim, gün gelir gerçekleşir…