Bir zamanlar kitaplardan okuduğumuz filmlerden izlediğimiz pandemik bir ortamın içinde birden bire bulduk kendimizi. Bu ortamın baş karakterinin adı da “Koronavirüs /COVİD 19”. Bu karakteri ne yazık ki göremiyoruz bile. Sadece karşılaştığımızda bize yaşattıklarından oldukça iyi tanıyoruz ARTIK. Şimdi onunla karşılaşmamak tek dileğimiz bu nedenle yapacaklarımız ve sorumluluklarımız var.
Pandemi, birçok ülkede hatta kıtada yaygın olarak görülen salgın hastalık durumuna denmektedir. Çin’de başlayıp kıtalara yayılan ve tüm ülkelerinin korkulu rüyası olan koronavirüs salgınının mart ayında ülkemizde de başlamasının ardından alınan önlemler ile hepimiz evlerimize kapandık. Çünkü en azından şimdilik virüs ile karşılaşmamak için en etkili yöntemlerden biri olan sosyal izolasyon, yaşamda kalmamızın iyi bir yolu olarak ifade ediliyor, Bununla birlikte hijyen kurallarına uymamız özellikle el yıkama ve maske takma gibi uygulamaları kesinlikle yapmamız gerekiyor.
Korona günleri bizlere bundan sonraki yaşamımızdaki değişiklikler hakkında ipuçları veriyor. Belki de her şey öncekilerden çok farklılaşacak. Eğitimin uzaktan ve alışverişlerimizin online yapılmaya başlanması bunların başında geliyor. İnsanlığın geçmişinde yaşanmış veba, sıtma gibi hastalıkların pandemik durumlarında da bir çok şeyin değiştiğini bilmekteyiz. Bu durumu şimdilik bizler de deneyimleyeceğiz. Yaşadığımız durumun olumsuz ve olumluluklarına tanık oluyoruz. Her gün yaprak dökümü gibi insanlarımızı kaybetmemiz bu durumun en kötü yanı. Ancak insanların eve kapanması ile hava kirliliğinin azalması, yıllardır çalışmak zorunda kalan insanların ailelerine bol bol ayıracak vakitlerinin olması olumlu yönler olarak değerlendirilebilir. Öyle ki televizyondaki bir kadının ben kocamı tanımaya başladım ifadesi oldukça çarpıcı bir örnek.
Evet şimdi evimizdeyiz ama sağlık açısından önemli ve üzerinde durmamız gereken diğer bir olumsuz yön; toplum olarak genelde yetersiz olarak yapılan fiziksel aktivitelerin ne yazık ki böyle bir ortamda iyice kısıtlanmasıdır. Hareketsiz, (sedanter) bir yaşam tarzı enerji vücut dengemizin bozulmasına ve kalp sağlığı, kemik yoğunluğu, eklem mobilitesi, bilişsel kapasite, ruh hali ve metabolik fonksiyonlarımızın azalmasına neden olmakta ve dolayısı ile bazı hastalıkların oluşumuna katkı sunmaktadır. Bunların arasında kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığı, obezite gibi hastalıklar vardır. İşte! şu anda kol gezen koronavirüsü böyle hastalıkları oldukça seviyor ve bu hastalıklara sahip bireylerin hücrelerine kolayca girerek kendine yaşam alanı yaratıyor. Bu nedenlerle evde de olsak mutlaka hareketli olmak ve fiziksel aktivitelerimizi artırmak zorundayız. Evde çocuklarınız ile birlikte yapacağınız oyunlar, yarışmalar, müzik eşliğinde danslar, tempolu yürüyüş, otururken sandalyede yapabileceğiniz basit hareketler bunlar arasında olmalı ve düzenli yapılmalıdır. Ayrıca uzun süreli evde olmak stress ve kaygı düzeylerinin artmasına ve ruh sağlığının bozulmasına neden olmaktadır. Hareketli olmamız mutluluk hormonlarının salgılanmasını sağlıyor stresin ve kaygının azaltılmasına yardımcı oluyor ve insanı ruhen de iyi htiriyor.
Bunların dışında evde kaldığımız süre içinde büyüklerimizin küçüklerine aktaracakları bağlamında önemli bir fırsat yaratıyor. Önerim şudur ki; anneanneler, babaanneler, dedeler torunlarına yöresel halk oyunları figürlerini öğretsinler. Yanlarında olmasalar bile görsel iletişim ağlarını kullanarak onlara ödev versinler ve yapmalarını istesinler. Bu durumun fiziksel aktivite kültürüne de katkı sunacağına inanıyorum. Haydi! Halk oyunlarımızı öğrenerek ve “korona savar” bol fiziksel aktiviteler ile EVDE KALALIM, HAREKETLİ KALALIM…