Yönetim, içerik ve yöntem bakımından farklılaşan yönetsel etkinlikleri içerirken yönetimin en temel fonksiyonlarından olan örgütlemenin ve denetimin yaşamın her alanında çok çok önemli olduğunu son yaşadığımız süreçler bize gösterdi.
21. Yüzyılın gelişmiş teknolojisine ve bilimine karşın yaşadığımız deprem, sel gibi doğal olaylar karşısında aslında hepimiz ACİZ KALDIK…
6 Şubat 2023 tarihinde sabaha karşı 04.17’de kentlerimiz, 90 saniye boyunca 7.7 ve sonrasındaki 7.6 şiddetindeki deprem ile beşik gibi sallandı ve sonunda on ilimizi (Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya, Gaziantep, Kilis, Osmaniye, Şanlıurfa, Adana, Diyarbakır) kapsayan bir felaketle karşılaşarak aslında hepimiz YIKILDIK…
Depremin bilançosu elli bine yakın kaybedilen canların yanında, bir o kadar da kaybedilen hayatlar, çocukluklar ve geçmişler oldu. En güvenli alanlarında ve en savunmasız bir zamanda sıcacık yataklarında yatarken depreme yakalanan binlerce insan ve aileler yok oldu. Yaşamın zorlu süreçlerinden geçerek çok değerli mesleklerinin baharında; doktorlar, mühendisler, öğretmenler, sporcular, antrenörler, hemşireler, avukatlar, üniversite öğrencileri ve diğer meslek mensupları yok oldu. Aslında hepimiz YOK OLDUK…
Sonrasında izlediğimiz haberler ve görüntüler içler acısıydı. Depremden kurtulanlar ve yaşananları izleyen duyarlı insanlarımız, günlerce yediklerinden, yattıklarından ve yaşadıklarından utanarak bir şeyler yapmaya çalıştılar. Bu süreçte sivil örgütlenme çok güzel bir sınav verdi. İyi ki onlar vardı. Tabii ki iyi ki Devlet’te vardı. Ancak işte yönetimin en önemli fonksiyonlarından biri olan örgütlenme yani organize olmada Devlet sorunlar yaşadı ve yaşattı. Ve tabii ki yönetimin en önemli diğer bir fonksiyonlarından olan denetim mekanizmasında da sorunlar vardı taaa başından beriii.
Kentlerin kurulma aşamasından başlayan ve binaların yapılma aşamasına kadar olan süreçteki yeterli olmayan denetim, binalarımızın kum dağlarına dönüşmesini gözlerimizin önüne serdi. Doğa’ya karşı değil, Doğa ile işbirliği içinde yaşamamız için gerekenlerin yapılmayışı, kaçınılmaz doğal olayların bir felakete dönüşmesine neden oldu. Aslında NEDEN HEPİMİZDİK…
Yaşam için çok kritik olan saatlarde gereken örgütlenme sağlanamadığı için yardımların ve kurtarma işlerinin çok geç yapılması, enkaz altında canların bekleye bekleye, üşüyerek donarak ölmelerine neden oldu. Kurtulanlar ise kol veya bacaklarını yitirerek yaşamaya eksikleriyle devam edecekler. Aslında EKSİK OLAN HEPİMİZDİK…
Hangi işte çalışıyor olursak olalım işimiz ciddiye alarak yapmalıyız. Ne olursa olsun yapalım, öylesine yapalım, kim olursa olsun bu işler böyle gelmiş böyle gider anlayışı ile liyakatsız ve duyarsız yöneticilerin varlığı bizlerin her alanını bir ahtapotun kolları gibi sarmış, ve onların etrafında da leş kargaları gibi bu işlerin üzerinden kendi işlerini istedikleri gibi yürütmek isteyen, cahil, organize olamayan denetimsiz küçücük insan güruhları, felaketlerin yaşanmasına neden olmaktadırlar. Aslında NEDEN HEPİMİZDİK…
Daha iyi, çabuk ve zamanında organize olabilen ve tüm işlerin başından itibaren denetlenebileceği, iyi ile kötünün ayırt edilebileceği liyakatlı duyarlı yöneticiler tarafından yönetilen bir ülkede yaşamak aslında HEPİMİZİN HAKKIYDI…