Dr. Ramzan Kurtoğlu’nun eğitim sistemiyle ilgili açıklamaları, Türkçe’nin zenginliğini ve bu zenginliğin çocuklarımızın zihinsel gelişimine katkısını ne derece kullanabildiğimizi sorgulamamıza vesile oluyor. Türk Eğitim Sistemi, sadece ders müfredatıyla değil, bireyin düşünme, analiz etme ve ifade etme becerilerini geliştiren bir mekanizma olarak da yeniden ele alınmalıdır.
Kelime Zenginliği ve Zihinsel Gelişim
Bir İngiliz çocuğunun üniversite kapısına geldiğinde 98 bin kelimeye maruz kaldığını öğreniyoruz. Bu sayı Alman çocukları için 92 bin, Fransız çocukları için 88 bin civarındadır. Ancak Türk çocukları yalnızca 11 bin kelimeyle sınırlandırılmış bir dil ortamında büyümektedir. Bu durum sadece dil becerilerini değil, aynı zamanda analitik düşünme, eleştirel bakış açısı geliştirme ve özgün fikir üretme kapasitelerini de sınırlandırmaktadır.
Türkçe, 140 bin kelimelik bir hazinedir. Ne yazık ki bu hazine, eğitim sistemimizde yeterince değerlendirilememekte ve nesiller arası aktarımda ciddi bir kopukluk yaşanmaktadır. Düşünce dünyamız, duyduğumuz ve kullandığımız kelimelerle şekillenir. Bir insan ne kadar çok kelimeye sahipse, düşünce dünyası o kadar geniş ve derin olur. Ancak çocuklarımızın zihni, bu kelime yoksulluğu nedeniyle sığ bir alana sıkışmakta ve potansiyellerini ortaya koymalarına engel olmaktadır.
Eğitim Sisteminin Sorumluluğu
Dr. Kurtoğlu, Türkiye’nin eğitim sisteminin hem iktidarı hem muhalefetiyle bir bütün olarak ele alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Gerçekten de eğitim, siyasi tartışmalardan bağımsız olarak bir ulusun geleceğini inşa eden temel bir yapıdır. Ancak mevcut sistem, ezberci yaklaşımıyla öğrencileri düşünce üretmekten ziyade, bilgiyi olduğu gibi alıp pasif bir şekilde tekrar eden bireyler haline getirmektedir.
Eğitim sistemimizin her seviyesinde, kelime zenginliğini ve Türkçe’nin güzelliklerini öğrencilerimize aktarmak zorundayız. Bu, yalnızca Türkçe dersleriyle sınırlı kalmamalı, tarih, coğrafya, fen gibi derslerin içeriği de bu bilinçle düzenlenmelidir. Öğrenciler, öğrenme sürecinde Türkçe’yi etkin bir şekilde kullanmalı ve dilin derinliklerine inerek, eleştirel düşünmeyi ve yaratıcı fikirler üretmeyi öğrenmelidir.
Dil ve Kültür Bağlantısı
Dil, bir milletin kültürünün ve medeniyet birikiminin en önemli taşıyıcı unsurudur. Türkçe’nin yeterince zengin bir şekilde kullanılmaması, aynı zamanda kültürel bir erozyona da yol açmaktadır. Geçmişteki edebi ve bilimsel birikimimizi anlayabilecek bir kuşak yetiştirmek istiyorsak, dilimizi genç nesillere doğru bir şekilde aktarmalıyız.
Bugün dünyada eğitim sistemleri, öğrencilerin dil becerilerini geliştirmenin yanı sıra, onların hayal gücünü, yenilikçiliğini ve problem çözme yetilerini desteklemeye odaklanmıştır. Finlandiya, öğrencilerine kelime zenginliği sunarak, onları sadece bireysel başarıya değil, toplumsal fayda sağlayacak bireyler olarak yetiştirmektedir. Türk eğitim sistemi de bu vizyonu benimsemek zorundadır.
Sonuç
Dr. Ramzan Kurtoğlu’nun dikkat çektiği bu önemli mesele, yalnızca eğitim politikalarının değil, toplumsal bilinçlenmenin de konusu olmalıdır. Eğitim sistemi, bir çocuğun doğumundan itibaren hayatını şekillendiren en güçlü araçtır. Türkçe’nin zenginliğini, kelime gücünü ve düşünce derinliğini çocuklarımıza kazandırarak, hem bireysel hem toplumsal gelişimimizi destekleyebiliriz.
Türkiye’nin geleceği, sadece teknolojik yatırımlarla değil, dil ve eğitim politikasında yapacağı köklü değişimlerle şekillenecektir. Eğitimde kelime zenginliğini artırmak, Türk milletinin zengin kültürel mirasına ve potansiyeline olan inancımızı tazelemek demektir.
Unutulmamalıdır ki: Bir millet, dilini kaybederse, düşüncesini de kaybeder. Türkçe’nin zenginliği, bizim geleceğimizdir.